[Ana Sayfa ][Yazılar

Tanrılar 

Yazan Frater Parush

Çeviren Kemal Menemencioğlu - Translation Copyright © 2004 hermetics.org

All Rights Reserved. Copyright © Frater Parush. 1997


Aldığım okült ön talimatlarda hafif trans meditasyonunda çalışmanın temelleri verilmişti. Bu sürecin ilk adımı her biri daha karmaşık trans çalışmalarımızın temelini oluşturacak birkaç basit ön çalışmanın uygulamasını sağlamaktır. Pratik açıdan aşina olmamız gereken bu temel çalışmalar şöyledir:  

Derin gevşeme.

Beş duyumuzdan içsel algılamalar elde etmek. 

Astral manzaralarda etrafı görebilmek veya hissetmek.

Astral manzaralarımızda istediğinizde zeki varlıklar çağırabilmek.

Bu varlıklar ile güvenli bir şekilde irtibat kurabilme.

Çoğu zaman "Yol Çalışmaları" olarak bilinen bu ön talimatların basit çalışmalarını birçok okültist bilmektedir. Bu yapmış olduğum ön çalışmalar için teknik açıdan doğru bir terim değildir, ama geniş bir astral deneyimler yelpazesiyle ilgili diğer bir terimin eksikliğinde genel bir tanım olarak kullanılmaktadır. Yol Çalışmaları daha ziyade bir dizi (genelde) sembol üzerinde bilgi edinmek üzere yaratıcı imgeleme ile psişik tarama (skrying) teknikleri uygulayan çalışmalar içermektedir. Bu terim ilk kez Kabalistik Hayat Ağacındaki yollardaki astral ortamları imgelemek için kullanılmıştı. Bu yollar önemli şuur (bilinç) halleri arasında cereyan eden belirli arketipsel "faaliyetleri" kullanmaktadır. Hayat Ağacındaki yollar üzerinde çalışmanın en olağan yöntemi her bir yolun faaliyetleriyle ilgili astral düşünce formuna girmek üzere o yola addedilen Tarot kartını bir başlangıç ve odaklanma noktası olarak kullanmaktı. [Not: bu çok kısa tanımın iyi bir örneği için bakınız sitemizdeki Diskur IV]    

Astral çalışmayla arketipsel deneyimlere aşina olma fikri kısmen bu yazımızın konusudur. Öğrenci daha önce belirlenmiş bir astral manzaraya zeki varlıkları nasıl çağırılabileceğini öğrendikten sonra özellikle iki tür astral varlık üzerinde odaklanıp okült talim şemasındaki işlevlerini açıklamakta fayda vardır.   

Öğrendiğimiz gibi aklımız belirli faaliyetlerin cereyan ettiği birkaç bölmeye ayrılmıştır. Bilinç ve bilinçdışı arasında hayal gücü ve astral algılamanın faal olduğu zihnin bilinçaltı seviyeleri vardır. Her insanın bir kişisel bilinçaltı alanı ve bilinçdışı alanı vardır ve her biri kollektif (toplu) bilinçaltı ve bilinçdışı ile bağlantılıdır. Bu faaliyet alanlarının kişisel sürümlerimiz mikrokozmoslardır (küçük evrenler). Diğer bir değişle, kollektif, evrensel veya makrokozmik (büyük evren, evren) zihnin minyatür modelleridir.    

Psikolog Carl Gustav Jung'un yeniden keşfettiği gibi bilinçdışı birkaç dereceli "güç odaklarına" (potencies) bölünmüştür. Bu güç odakları tek kaynaktan gelip ayrışmış, bölünmüş ve bilinçdışını oluşturan toplam güçleri meydana getirmek üzere dağılmışlardır. Bu güç odaklarına günümüzde bilinçdışının "arketipleri" deriz. Arketip tek bir birim şeklinde belirli bir soyut kavram, güç ve forma denilen terimdir. Eski Mısırlılar bu arketiplere "Neter" veya doğal güçler derlerdi, İngilizce çevirmenler bunları "Tanrılar" olarak tercüme etmişlerdir. Ancak modern Hıristiyan anlayışını yansıtan bu terim Mısırlı "Neter" kavramını doğru bir şekilde vermemektedir. İngilizce kelime beraberinde fazla dini bağlantılar getirmektedir, oysa konuyu derinden bilen kadim Mısırlı Rahipler bunu geçerli olarak kabul etmezdi. Tabii ki, Pers, Grek, Romalı ve Kelt bilge kişiler anlayışlarını içeren Tanrılara karşı daha "bilimsel ve teknik bir anlayış" diyebileceğimizin dışında, kutsal bir saygıları da olduğu doğrudur. Ama ayrıca fazla tartışma gereği olmadan denilebilir ki, bu kültürlerin İnisiye Bilgeleri, Tanrılar veya bilinçdışı arketipleri hakkında Jung veya modern psikolojik anlayışından fazla farklı olmayan bir anlayışa sahiptiler.      

Kadimlerin Tanrı olarak gördükleri ve derin, karanlık kolektif bilinçdışının bu arketipleri tek bir fikir etrafında odaklanmış zeki bir gücü içeren veya kullanan zihinsel birimlerdir. Onlar bir hiyerarşi şeklinde varlıklarını sürerler. Onlar yaşayan varlıklardır ve çok uzun zaman süreleri içinde doğarlar, gelişirler ve ölürler. Faaliyetleri genelde otomatik, alışkanlıklara tabii bazı durumlarda neredeyse içgüdüseldir. Kişisel olarak bir arketip ile bağlantı kurmak muazzam geniş doğal faaliyetler üzerinde çok güçlü etkisi olan dinamik bir bilincin etki alanını bilmek, hissetmek ve altında yaşamak anlamına gelir. Bir arketipin yaşam, huy ve evrimi, yönettiği doğal faaliyet alanı güçlü ve görünmeyen bir diktatör gibi idare eder. Orta halli bir insan için bir arketipin yaşamları üzerinde yansıttığı etkilerden kaçmak mümkün değildir. 

Bir başka açıdan, arketiplerin, yaratılışın devam eden sürecini yöneten görünmeyen güçlü doğal kanunlara benzetebiliriz. Bu kanunlar, bu organik mekanizmalar, uyup uymama bize kaldığı insan yapımı kanunlar gibi değildir. Yaratılış üzerinde arketipsel etkileri olan Doğal Kanunlar ihlal edilemez. Yine de, ihmale gelmezlerse de, insan yaşamı üzerindeki etki dereceleri bir yere kadar aşılabilir. Diğer bir deyişle, kişisel gelişmemizi kendi üzerimize alarak, doğru tekniklerin uygulanmasıyla, bazı doğal kanunları kategorilerin üzerine geçebiliriz veya önemli ölçüde belirli sınıftaki arketipsel güçlerinin rahatsız edici etki alanlarından kendimizi çekebiliriz. Bundan anlayabiliriz ki, belirli bir ruh olgunluğunda bir insanın belirli bir sınıf evrensel arketipler tarafından güçlü bir şekilde etkilenir ve başkaları tarafından hemen hemen hiç etkilenmez. İnsan reenkarnasyon sürecinde kişisel evriminde geliştikçe, ruhsal gelişmesi belirli zamanlarda onu yeni arketipsel güçlerin etkisi altında tutar ve başka güçlerin etkisinden uzak tutar. 

Bu arketiplerin her bir bireyin gelişme ve faaliyetlerini nasıl etkilediğine bakalım. Daha önce belirttiğimiz gibi, her insan bir mikrokozmostur. Bu demek oluyor ki, kişisel bilinçdışı zihnimizde tüm arketipsel güçlerin veya Kadimlerin Tanrı Panteonunun minyatür olarak modeli vardır. Ancak, bu arketipler kişiselleşmiş olduğu için, hepimizle kişisel tarzlarda gelişmektedirler. Bundan dolayı modern psikoloji bu kişisel arketiplere "alt-kişilikler" diye tanımlamıştır. Diğer bir deyişle, kendimizi tanımladığımız "ben", ilksel kişiliğin bölümleridir, aynı evrensel arketiplerin Mutlak "Ben" veya Tek Tanrının bölmeleri olduğu gibi. Bu Hakikat üzerinde iyice düşünen, varlığın büyük bir sırrını anlamış olur.    

Dolayısıyla, şimdi evrensel arketiplerin her bir insanın kişiliğini nasıl etkilediğini anlayabiliriz . Onlar kendilerine tekabül eden ve bireyin psişik yapısında yaşayan alt-kişilikler aracıyla bunu yaparlar. Örneğin, yeni hamile olan bir kadın, hamilelik sürecini yönetmek üzere tasarlanmış içindeki alt-kişiliği harekete geçirmiştir. Hamileliği geliştikçe, yaşamının o parçasının dinamizmini yöneten alt-kişiliğin yaşam devresi de gelişmektedir. Onun "hamilelik alt-kişiliği" daha henüz cinsellik, hamilelik ve doğumla ilgili faaliyet ve fikirlere maruz kalmadan önce varolan bir tohum gibidir. Bu "tohum forumu" alt-kişilik hamile kalırsa neler olabileceğinin küçük bir "tasarım planı" gibidir. Bu tohum formu, tasarım planını kadimlerin Büyük Ana Tanrıçasının arketipsel hamilelik idealinden alır. Örneğimizdeki kadın cinsellikle ilgili fikir ve faaliyetlere maruz kaldığı anda, "tohum", kişisel arketip veya alt-kişilik filizlenir ve gelişmeye başlar. Bu olduğu anda, tohum bir açıdan evrenselliğini veya motifini veren makrokozmik arketip ile bağdaşımını kaybeder ve kişisel bir arketip olur. Bu gelişmenin sebebi de, örnekteki genç kız cinsellikle ilgili faaliyetlere maruz kaldığı anda, tohum forumundaki orijinal tasarım planının üzerine kendi deneyimle elde ettiği "hikayenin kendi uyarlamasını" çizip yazacaktır. Esas motifle bağlantı hiçbir zaman kopmamaktadır, zira o sürekli olarak kollektif bilinçaltında bulunmaktadır ve her ne kadar kişisel görüşlerimizle onu karartırsak da, onunla bağlantımız kalır. Bu kavram önemlidir ve üzerinde durulmasına değer. Zira gördüğümüz her şey, olduğumuz her şey, olabileceğimiz her şey burada anlattığımız mekanizmayla bağlantılıdır.                              

Bir majisyen bir majisyendir, çünkü sahip olduğu bütün majikal işlevleri yöneten kişisel arketipi uyanıktır. Tohum-formunu bırakmıştır ve gelişmeye başlamıştır. Celbedildiği majikal gelenek, erken yaşta filizlenme sürecinde majikal alt-kişiliğinin gelişmesi tarafından tayin edilmiştir. Örneğin, o din, kitaplar, ebeveynlerinin konuya karşı tepkileri tarafından etkilenmiştir. Bu istençli etütler ve ayrıca ortamından bilinçdışı olarak aldığı bilgiler tarafından etkilenir. Daha olgun ruhlar için, geçmiş yaşamlarında geliştirdiği majikal ilgiler tarafından güçlü bir şekilde etkilenir. Simyager, Cadı, Satanist veya Majisyen olmayı seçtiğimizi sanırız, ama bunu seçen biz değiliz. Filizlenen tohum-formu, yani majikal varlığımız, etkilendiği şeylere karşı peşin hükümlerimizi lehte veya aleyhte yönlendirecektir.       

Hakikat "üzerine kaydettiğimiz" şeyler hakkında erken yaşta, çok duyarlı olduğumuz bir dönemde kendi deneyimlerimize dayanan kişisel görüşlerimiz, bizim için büyük önem kazanmaktadır. Bu bizim şeylerin şu veya bu nedenle böyle olduğuna dair savımızın temelini oluşturur. Bu kişisel savlar çok nadir olarak direkt olarak evrensel arketiplerden gelmektedir, dolayısıyla biz de, kendi görüş açımızı bencilce ısrar etmekle Hakikatten daha da uzaklaşmaktayız.

Majikal İnisiyasyon ve Gelişmenin görevi sebep olduğumuz tüm ilksel kişisel arketiplerimizin "üzerine yapılan kayıtları" silmektir. Realitenin gerisindeki Hakikat ile kendimizi uyumlaştırmamız için evren konusundaki kişisel görüşlerimizi feda etmek. Bunu yapmakla, bizi Tanrılardan ayıran "blokları" yok ediyoruz, böylelikle onları büyük ilham ve güçlerini kendimize çekip, her zaman aslında olduğumuz majikal varlıklar oluveriyoruz, enkarne Tanrılar. 

Yukarıdaki fikirleri anlamakla, ortaçağı evokasyon ve invokasyon uygulamanın arkasındaki mantığı, ümit ederim ki, görebiliriz. İnvokasyon tezahüratta yaratıcı arketipsel güçleri çağırmaktır, evokasyon aşağının derinlilerinden evrim karşıtı güçlerle iletişim kurmak ve kontrol etmek üzere çağırmaktır. Bu tür majikal ritüellerin üzerinde odaklandıkları varlıkların popüler kitaplarda okuduğumuz fiziksel veya majikal tezahüratları yaratmaları önemli değildir. Sadece iletişimin etkin olması önemlidir. Majikal grimoire'lerde (kara kitaplar) sunulan bu uygulamaların esasından majisyenin bencil arzularını yerine getirmek üzere değil, aslında Jung psikolojisindeki yaratıcı imgeleme gibi bir tür terapi olarak tasarlandığını anlamamız gerekir.     

Yine de, her ne şekilde olsa da, bu sanatla yakın bağlantılı alt-kişilikler Hakikati gölgeleyen kişisel anlaşmazlıklardan arınmadığı sürece maji uygulaması gerçek anlamda başarılı olamaz. Dolayısıyla, majinin daha karmaşık yönleri öğrenmeden önce, esas talimimizde bilinçli çabamızla bu işi sağlamaya odaklanırız. 

[Ana Sayfa ][Yazılar